Sanayici, İhracatçı Ve Çiftçi Omuz Omuza İlelebet Pamuk Dedi

Sanayici, İhracatçı Ve Çiftçi Omuz Omuza İlelebet Pamuk Dedi


7 Ekim, 2019’dan bu yana Dünya Pamuk Günü olarak kutlanıyor. Pandemi nedeniyle daha önce online olarak düzenlenen etkinlik, bu yıl Türkiye’de ilk kez fiziki ortamda gerçekleştirildi. Pamuk sektörünün tüm paydaşlarını Söke’de bir araya getiren Dünya Pamuk Günü’nde “İlelebet Pamuk” temasıyla başta sürdürülebilirlik olmak üzere pamuğa dair her şey konuşuldu.

Sanayicilerden çiftçilere, ihracatçılardan çırçırcılara, iplik işletmelerinden üniversitelere, markalar ve perakendecilerden kooperatiflere, STK’lardan bürokratlara kadar pamuk tedarik zincirini oluşturan tüm kesimler, 7 Ekim Dünya Pamuk Günü etkinliğini kutlamak için Söke’de buluştu. Söyleşiler, atölye çalışmaları, müzik ve ikramlarla festival konseptinde gerçekleşen etkinlikte sektörün tüm paydaşları dünyaya “İlelebet Pamuk” mesajı verdi.

Türkiye’nin en önemli tarım ve sanayi ürünlerinden pamuğun Türk ekonomisi için öne[1]minin anlatıldığı Dünya Pamuk Günü, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Aydın Ticaret Borsası, Söke Ticaret Borsası, Söke Ziraat Odası, Ulusal Pamuk Konseyi, Ege Giyim Sanayicileri Derneği ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği iş birliğinde Söke Zirai Üretim İşletmesi Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi’nde (TAYEM) kutlandı.

Etkinliğin açılış törenine gönderdiği mesajda pamuğun, ülke ekonomisine sağladığı istihdam ve katma değer nedeniyle, önemli ve stratejik bir ürün olduğunu söyleyen Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi, mesajında şu ifadelere yer verdi: “Pamuğun en az üretimi kadar önemli bir diğer husus ise ticaretidir. Ülkemizin pamuk başta olmak üzere bütün tarımsal ürünlerdeki avantajını üretimden sonraki ticaret aşamasında da kullanması lazım. Bu bağlamda üreticilerimizi ve ticaret erbabımızı her konuda destekliyor, yanlarında olmaya devam ediyoruz. Bakanlık olarak ‘sen üret yeter’ diyoruz.”

Bülent Uçak: "Her yıl kutlanacak"

Sektör temsilcilerinin yoğun ilgi gösterdiği açılış töreninde konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Bülent Uçak, artık 7 Ekim’in pamuğa gönül verenlerin günü olduğunu ifade ederek, “Bugün, üreticiden son mamule kadar pamuğun her kademesindeki paydaşlar olan bizlerin günü. Dünya Pamuk Günü, Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu’nun (ICAC) önerisi ve Birleşmiş Milletler’in onayıyla 2019’dan itibaren tüm dünyada 7 Ekim’de kutlanmaya başlandı. Bu güzel ve anlamlı gün, ülkemizde fiziki olarak ilk kez bu yıl kutlanıyor. İnşallah bundan sonra da her yıl kutlamaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Pamuğun insanoğlunun en temel ihtiyacı olan giyinmenin temel hammaddesi olduğunu vurgulayan Uçak, “Üstelik, doğal olması nedeniyle aynı zamanda en sağlıklı lif. Pamuğu değerli kılan pek çok unsur var. Yarattığı katma değer ile ekonomik önemi, yoksulluğu azaltması ve istihdama katkısıyla sosyal önemi, sentetik elyaflara kıyasla doğada çözünebilir olması, toprağımızın ve suyumuzun korunmasına katkısı olması sebebiyle çevresel önemi, birçoğumuzun yaşamını biçimlendirmesi sebebiyle de kültürel önemi bunların başlıcaları” dedi.

Üretimi dünyada 5 bin yıl önceye dayanan pamuğun birçok uygarlıkta izlerine rastlamanın mümkün olduğunu söyleyen Bülent Uçak, “Örneğin, Pakistan’ın Sind eyaletindeki Manejo-Daro’da yapılan kazılarda 4500 yıl öncesine ait gümüş vazolar içinde pamuktan dokunmuş harika kumaşlara rastlanmış. 2800 yıl önce Hindistan’da yazılan Manu Kanunları’nda pamuktan söz ediliyor. Yaşadığımız bu güzel coğrafya Anadolu’da da yaklaşık 2 bin yıldır pamuk yetiştiriliyor” diye konuştu.

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte tarımda da köklü değişiklikler olduğunu anlatan Uçak, şunları söyledi:

“Bu dönemde bir taraftan yeni dokuma fabrikaları, bir taraftan Adana, Nazilli ve Antalya’da Pamuk Üretim İstasyonları, daha sonra Araştırma Enstitüleri ve Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu. Ayrıca, eğitim amacıyla, yabancı ülkelere teknik elemanlar gönderildi, yabancı uzmanlar ülkemize davet edildi, pamuk tohumu ıslahı ve üretim tekniği üzerinde önemli bilimsel çalışmalar yapıldı. Yıllar içinde artan ekim alanları pamuk üretiminde artışa da neden oldu. Önceleri üretimimizin çok büyük bölümünü ihraç ederken, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren gelişmeye başlayan tekstil sanayimiz ile iç tüketimimiz hızla artmaya başladı. Özellikle 1990’lı yılların ortalarından itibaren pamuk üretimimiz tüketimi karşılamadığı için ithalatımız da hızla yükseldi.”

Bu yıl rekolte 1 milyon tonu geçecek Türkiye’nin yıllara göre değişmekle birlikte 800-900 bin ton civarında pamuk ürettiğini ve dünyada 7. sırada olduğunu vurgulayan Uçak, “Bu yıl 1 milyon tonu geçeceğiz. Üstelik bu üretimi dünya ortalamasının 2 - 3 misli bir verimle gerçekleştiriyoruz. Verim açısından dünyada ikinci sıradayız. Hem pamuk tüketiminde hem de ithalatında dünyada beşinci sıradayız. 2021 yılında ithal ettiğimiz 1, 2 milyon ton pamuk ithalatı için yaklaşık 2, 5 milyar dolar döviz harcadık. Pamuğu hammadde olarak kullanan tekstil ve konfeksiyon sanayimizin ihracatı ise 33 milyar dolara ulaştı. Bu aynı zamanda yaklaşık 25 milyar dolarlık net ihracat anlamına geliyor. Tekstil ve konfeksiyon ülkemize en fazla net döviz kazandıran sektör konumunda” görüşünü ifade etti.

Ulusal Pamuk Konseyi’nin hesaplamalarına göre 2020 yılında kütlü pamuğun yan ürünü olarak üretilen 993 bin ton dolayındaki pamuk çiğitinden ekonomiye yaklaşık değerlerle 149 bin ton pamuk yağı, 695 bin ton yemlik küspe, 149 bin ton linter ve 106 bin ton telef kazandırdığına dikkat çeken Uçak, “Pamuk ekonomik açıdan sağladığı bu katkıların yanı sıra üretiminden işlenmesine kadar yaklaşık 2 milyon kişiye daimi ve geçici istihdam sağlıyor. Tüm bu verilerin en net göstergesi olarak diyebiliriz ki; pamuk ülkemizin tartışmasız olarak en stratejik tarım ürünlerinden birisi durumunda. Bu gerçeklerden hareketle organizasyon komitesi olarak bu yılki Dünya Pamuk Günü sloganımızı ‘İlelebet Pamuk’ olarak belirledik” dedi.

Sektörün çok bilinçli bir üretici ve tüm dünya ile rekabet edebilecek bir sanayici profiline sahip olduğunu belirten Bülent Uçak, “Potansiyelimize baktığımızda ise daha çok pamuk üretme imkânına sahip araziye ve daha çok mamul ürün üretme kapasitesine sahip olduğumuzu görüyorum. Bunu başarmak ancak tüm pamuk sektörü paydaşlarının daha çok üretme, daha çok ihraç etme hedefine yönelmesi ile mümkün. Her alanda olduğu gibi bir kısmı dönemsel, bir kısmı daha uzun vadeli zorluklar bizim sektörümüzde de var. Pamuk üretiminin iklim şartları ile fiyatların ve ticaretin ise küresel ekonomik gelişmeler ile doğrudan ilişkili olduğunu düşünürsek bu zorluklar hep olacak” diye konuştu.

Maliyetlerdeki yükseliş çok önemli bir sorun

Sektörün geleceği için dikkat edilmesi gereken pek çok konu olduğunu vurgulayan Uçak, "Üretim maliyetlerinin yüksekliği önemli bir sorun. Pamuk üretiminin sürdürülebilirliği için üreticimizin yeterli geliri elde edebileceği piyasa şartlarını sağlamalıyız. Yerli pamuk tüketimini, dolayısıyla da üretimini teşvik edecek mekanizmaları hayata geçirmeliyiz. Sanayicilerimizin rakip ülkeler karşısında daha rekabetçi olabileceği üretim ve ticaret iklimini tesis etmeliyiz. Hem pamuk hem de mamul üründe kaliteli üretime ve markalaşmaya çok önem vermeliyiz. Bu kapsamda ‘GDO’suz Türk Pamuğu’ markamızın kullanımını ve tanınırlığını tüm paydaşlar olarak desteklemeliyiz. Küresel iklim krizi ile birlikte tüm dünyada çevreci ve sürdürülebilir üretim birinci gündem maddesi haline geldi. Bu konuda dünyayı takip eden değil, lider ülkelerinden birisi olacak tedbirleri hayata geçirmeliyiz. Bunlar aşılamayacak sorunlar değil. İş birliği ve güç birliği yaparak aşamayacağımız engel yok” dedi.

Ahmet Nejat Sağel: “Pamuk denince akla Söke gelir”

Ege Bölgesi’nde pamuğun başkentinin Söke olduğunu dile getiren Söke Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nejat Sağel ise, “7 Ekim Dünya Pamuk Günü’nü kutluyor olmaktan dolayı çok mutluyuz. İlk olarak 2020 yılında yüzyüze gerçekleştirmeyi hayal ettiğimiz etkinliğimizi pandemiden dolayı on-line olarak düzenlemek durumunda kalmıştık. Çok şükür ki o zaman hayal ettiğimiz organizasyonu hep birlikte yaşıyoruz. Bugün organizasyon komitesi olarak büyük emek sarfettiğimiz Dünya Pamuk Günü’nü üreticilerimize, tüccarlarımıza şenlik havasında yaratmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Pamuk denince akla Söke gelir” dedi.

Söke, lisanslı depoya kavuşacak

Söke Ticaret Borsası olarak pamuk ile ilgili bir çok çalışma yaptıklarını ifade eden Sağel, “Size bunların en büyüğünden bahsetmek, pamuk lisanslı depomuzun müjdeli haberini vermek isterim. Söke pamuğuna değer katmak, çiftçilerimize, tüccarlarımıza kazandırmak için gecemizi gündüzümüze katarak, büyük uğraşlar verdiğimiz Büyük Menderes Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk A.Ş.’nin inşaat temelleri çok kısa sürede atılacak. Söke Argavlı mahallesinde 74 bin metrekare alanda 15 bin ton kapasiteli olacak depomuz borsamız önderliğinde Aydın ve İzmir Ticaret Borsaları ortaklığıyla kuruldu. Söke Ticaret Borsası olarak Güney Ege Kalkınma Ajansı’nın (GEKA) desteği ile fizibilite raporlarını hazırladık, buna bağlı olarak GEKA tarafından güdümlü proje desteği verildi. Projemizin ödenekleri ve bütçesinin tamamlanmasının ardından ruhsatımızı Söke Belediyesi’nden teslim aldık. Önümüzdeki pamuk sezonuna yetiştirmek için emin adımlarla ilerliyoruz. Bu projeye öncü olduğumuz için mutlu ve gururluyuz. Üreticilerimize, çırçırcılarımıza ve sanayicilerimizi hayırlı ve bereketli bir sezon geçirmelerini diliyoruz” diye konuştu.

Pamuk tarımı bitmez

7 Ekim Dünya Pamuk Günü kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler arasında en yoğun ilgi görenlerden biri de sektör temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldığı “Dünden Bugüne Pamuk” başlıklı panel oldu.

Panelistler, dünyada ve Türkiye pamuk sektörünün gelişimini dinleyicilerle paylaşırlarken, mevcut sezon beklentilerini ve önümüzdeki dönem için taleplerini de dile getirdiler.

Zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşasa da Türkiye’de pamuk tarımının bitmeyeceği görüşünde birleşen panelistler, üreticilerin başta sürdürülebilirlik olmak üzere dünya trendlerine göre üretim yapmaları gerektiğini, kamunun da sektörün devamlılığını sağlayacak destek mekanizmalarını güçlendirmesi gerektiğini belirttiler. Pamuk üretimi ve ticaretinin önemini vurgulamak üzere dünya genelinde 2019 yılından bu yana her yıl 7 Ekim’de kutlanan ve Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu’nun (ICAC) önerisiyle Birleşmiş Milletler tarafından da kabul görmüş olan Dünya Pamuk Günü’nde sektör üretici, tüccar ve sanayi temsilcilerinin katılımı ile ‘Pamuk Söyleşisi’ düzenlendi.

Ülkemizin pamuk ve pamuğa dayalı sektörlerini geliştirmek amacıyla ortak birçok proje yürüten İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Aydın Ticaret Borsası, Söke Ticaret Borsası, Söke Ziraat Odası, Ulusal Pamuk Konseyi, Ege Giyim Sanayicileri Derneği ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği’nin organizasyonunda düzenlenen “Dünden Bugüne Pamuk” konulu panel Tarım ve Orman Bakanlığı Aydın/ Söke Zirai Üretim İşletmesi Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği Başkanı İsmail Uğural’ın moderatörlüğünde pamuk üreticileri Sami Nalıncı, Fuat Tanman, Birpaş Çırçır İşletmesi Sahibi Ahmet Tuğrul Başer ile ETHİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Söktaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Turgut Kayhan’ın konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide dün, bugün ve gelecekte pamuk tarımı üzerine değerlendirmelerde bulunuldu ve Söke başta olmak üzere ülke genelinde pamuk tarımının teşvik edilmesi istendi.

Bölge 1950’lerden sonra pamuk üssü oldu

Pamuk Üreticisi Sami Nalıncı, beyaz altın olarak nitelendirilen pamukta 52 yıllık üretici olduğunu belirterek, Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde devam eden olumsuzlukların Rusya ve Ukrayna Savaşı ile birlikte katlanarak arttığına dikkat çekti.

Ekonomik şartların zor olduğu bir ortamda Dünya Pamuk Günü organize edilmesinin önemine değinen Nalıncı, “1970’ten bu yana tarım sektörü[1]nün içindeyim. Pamuk ziraati, Söke Ovası’nda 1950’lerde başladı. Daha önceki yıllarda Hindistan’dan getirilen tohumlardan serpme yöntemiyle pamuk ekimi yapılıyordu. O zaman bu kozalar toplanıyor ve bu kozalardan çıkan pamuk değerlendiriliyordu. Söke’de yine aynı dönemde yaygın olarak ak darı ziraati yapılıyordu. 1950’den sonra Marshal yardımı kapsamında gelen traktörlerle Söke’de makineli tarıma geçildi. ABD, İngiltere ve Almanya’dan zirai aletler ithal edildi” dedi.

Söke’de pamuk ekiminde Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü’nün önemli bir işlev gördüğünü vurgulayan Nalıncı, “1966’da Nazilli 66, 1984’te Nazilli 84 pamukları ve bilahare ıslah neticilerinde birçok pamuk tohum cinsleri meydana getirildi. Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü sadece böl[1]gemiz için değil, ülkemiz için önemli işlere imza attı. Bu önemli çaba ve çalışmaların devamını diliyoruz” diye konuştu.

Makineli hasatla pamukta devrim oldu

Pamuk üreticisi Fuat Tanman ise pamukta kalite ve sürdürülebilirlik kavramının önemine değinerek, son yıllarda iyi pamuk kavramının öne çıktığını vurguladı. Tanman, pamuk bitkisinin yetiştirilmesi ve giyimde kullanılmasının tarihinin milattan önce 3 bin yılına kadar gittiğini hatırlatarak, aradan geçen binlerce yıla rağmen pamuğun önemi ve fonksiyonunun devam ettiğini kaydetti.

Tanman, “Bu durum pamuğun geçmişten bugüne ne kadar stratejik bir ürün olduğunu bizlere gösteriyor. Örneğin traktörlerimiz 70 beygirden 270 beygire kadar çıktı. Çok daha az traktörle çok daha fazla iş yapma imkanı buluyoruz. Yine kullandığımız bu traktörlerin arkasına bağlı ekipmanlar gelişti. 6- 7 metre genişlikteki ekipmanları rahatlıkla bağlayabiliyoruz. 50- 60 yıllık çiftliklerde bu 50 yıllık makine ve ekipmanları görerek, katettiğimiz yolu görme fırsatını yakalayabilirsiniz” dedi.

Sadece ekipman olarak değil, teknoloji ve bilgi kullanımında da çok ciddi artış olduğuna dikkat çeken Tanman, şöyle devam etti: “Artık traktörlerimiz GPRS ile uyduya bağlanıyor. Dinamik dümenleme sistemlerimiz var. Aynı zamanda uydudan aldığımız görüntüler aracılığıyla sezon boyunca bitkinin sağlığını takip ediyoruz. Meteoroloji istasyonları ve toprak sensörleri aracılığıyla hava sıcaklığının yanı sıra ekim zamanında toprağın sıcaklığı ve rutubetini öğrenebiliyor, ilaç atma zamanında hava

sıcaklığı ve rüzgarı öngörebiliyoruz. Yine belli pamuk zararlıları için kameralı tuzaklarla neyin yakalandığını tepsit ederek cep telefonlarımıza bu bilgiyi ulaştırıyor. Teknoloji devrimi 20 yıl önce hasat makineleri ile hayatımıza girdi. Bu gelişme sonrası kullandığımız pamuk çeşidinden bitki sıklığına ve mesafesine kadar herşey makineli hasada göre yapılmaya başlandı.”

Sektördeki bir diğer önemli gelişmenin de lisanslı depoculuğun başlaması olduğuna dikkat çeken Fuat Tanman, “Klasik sistemde toplanan pamuk çırçır işletmelerine emaneten veriliyor. Fiyatları kesilmiyor. İplik fabrikalarına emaneten gidiyor. Ardından ürettiğimiz pamuk bir gömlek haline gelmişken pazarla fiyatlanmamış oluyor. Bu durum borcunu ödeme gayretindeki çiftçi için handikap. Burada da lisanslı depoların devreye girmesi çok önemli. ELİDAŞ kapasite artırıyor. Söke’de gelecek sezon bir lisanslı depomuz olacak. Küçük ve orta büyüklükteki çiftçilerin bunlardan faydalanmasını sağlamak çok önemli. Pamuk tohumları gelişti. Eskiden dönümde 180 kilogram ürün

alındığı zaman şapkalar havaya fırlatılırmış. Şu anda 600 kilogramlarda hatta bunun daha üzerini alan çiftçilerimiz var” diye konuştu.

Pamuk tarımı menşeine geri dönüyor Birpaş Çırçır İşletmesi Sahibi Ahmet Tuğrul Başer, pamuğun 32 güney ve 37 kuzey enlemleri arasında yetişen bir bitki olma özelliğini vurguladığı konuşmasında, pamuk üretiminin menşeine geri döndüğü bir dönem yaşandığını söyledi.

‘Tanrı’nın lütfu bir bitki’ olan pamuk ürünü ve tarımının kapitalist ekonominin temelini oluşturduğunu vurgulayan Başer, “Kristof Kolomb, Pasifik Adaları’na gittiğinde orada pamuk tarımı yapıldığını görüyor ve Hindistan’a gittiğini sanıyor. Marco Polo, 13-14. yüzyıllarda geçen seyahatnamesinde Hindistan’da yapılan harika renkli pamuklardan, dokumalardan bahsediyor. Bu değişim içinde pamuk üretimi ilk menşei ülkelerde pik noktası yaparken, zaman içerisinde 19. yüzyıla doğru İngiltere devreye giriyor. Pamuk sanayi, üretici ülkelerin 40-55 kilogramlık balyalarla ABD’ye taşıdıkları bir ürün haline geliyor. Bu balyalar Asya’dan Afrika’dan ABD’ye taşınmaya başlıyor. Bu gelişmelerden bizim buralar çok etkilenmiyor. Kendi ekonomileriyle geliştiren insanlar. Ama ABD’de köle ticareti başlıyor. Sırf bu sanayi devrimi nedeniyle, kapitalist kalkınmanın İngiltere’de geliştirilebilmesi için çok acılı günler yaşanıyor. Öyle bir gelişme yaşanıyor ki 19. yüzyıl başlarında İngiltere dünyadaki pamuğun 3’te 2’sini işler hale geliyor. Emek yoğun sistem azalırken Liverpool ve Manchester Borsaları dünya pamuk fiyatlarını denetler pozisyona ulaşıyorlar. Bu ülkeler günümüzde yavaş yavaş bu işleri terk ediyorlar ve pamuk menşeine geri dönmeye başlıyor” dedi.

Pamuk ekim üretim alanları artırılmalı ETHİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Söktaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Turgut Kayhan da, Söke’den başlayarak pamuk tarımını geliştirmenin Türkiye için ne kadar önemli olduğuna değindi. Kayhan, pamuk çiftçisi ve sanayici bir ailenin temsilcisi olduğunu belirttiği konuşmasında, şunları söyledi: “Pamuk, diğer tarım ürünlerinden farklı olarak çıktığı yerdeki insanları oraya bağlıyor. Örneğin Söke’de pamukla uğraşmayan kişiler bile, pamukla ilgili bir yan kuruluşla ya da pamuğun buraya verdiği zenginlik nedeniye buraya gelmiş insanlardan oluşuyor.”

Endüstriyel devrimi tetikleyen ürün olan pamuğun, insanın en doğal ihtiyacı olan giyinmeyi en doğal şekilde sağlayan ürün olduğunu ifade eden Kayhan, bunun bir tarafında da moda kavramının oluştuğunu dile getirdi. Kayhan, “Bu durum tekstil üretimini, dolayısıyla tarımsal üretimi tetikliyor. Tarımsal üretim yetmediği noktada ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Adana’da şu an narenciye bahçesi olan alanlar geçmişte pamuk üretim alanlarıydı. Şu an o bölge çiftçileri, ‘keşke o dönüşümü yapmasaydık da pamuk tarımına devam etseydik’ diyorlar. Çünkü, pamuk sürekli ihtiyacı devam eden ve sürekli de kendini yenileyen bir ürün” dedi.

Pamuğu daha sürdürülebilir biçimde üretirken doğaya daha az zarar vermenin yolları üzerine geliştirilen projelerden bahseden Kayhan, “Söke’den başlayarak ülkemizin diğer noktalarında pamuk ekim ve üretimi artırılmalı. Çiftçimizin pamuk tarımını daha geliştirmemiz lazım. Üreticinin makineli tarıma yönelmesi gerekiyor. Burada pamuk bitmez. Bu sene verim çok güzel ama ne yazık ki fiyattan memnun değiliz. Geçtiğimiz yıl fiyat iyiydi. Pamukta fiyat piyasa koşullarında arz talep ile oluşuyor. Pandemiden çıktık. Tüketicinin tercihleri de ona göre değişiyor. Bu ürüne küsmemekte fayda var” görüşünü dile getirdi. Pamuk sektörü temsilcilerinin yoğun ilgi gösterdiği söyleşinin ardından panelistlere plaket takdim edildi. Katılımcılar daha sonra hep birlikte Dünya Pamuk Günü anısına objektiflere poz verdiler.

Türk pamuğunun rekabet şansı artıyor

GDO’suz Türk Pamuğu Marka Müdürü Nazlı Ateş, İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) Genel Müdürü Şükran Bayçura, Şeyma Karaçay Lokmacı, Textile Exchange EMNA ve Orta Asya Bölge Temsilcisi Ömür Süner, katılımcıları sürdürülebilirliğin önemi konusunda bilgilendirdiler.

İzmir Ticaret Borsası, Ulusal Pamuk Konseyi ve İTHİB önderliğinde hayata geçirilen “GDO’suz Türk Pamuğu” projesi “GMO Free Turkish Cotton” markasının, Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim ürünlerinin yanı sıra gıda ürünleri, hayvan yemleri, temizlik malzemeleri, medikal ve kozmetik ürünler gibi pamuklu içeriklerin tamamını kapsamasını amaçlıyor. Atölyede, Türk pamuğunun dünyada rekabet şansının arttığına ve Türk çiftçilerin bir an önce sürdürülebilir üretim serüvenine başlamasının önemine vurgu yapıldı.

Türkiye’nin, GDO’suz pamuk üretimi yapan dünyadaki nadir ülkeler arasın[1]da yer aldığını belirten GDO’suz Türk Pamuğu Marka Müdürü Nazlı Ateş, “Öncelikle ‘GMO Free Turkish Cotton’ ibaresi ile tescili gerçekleştirilen garanti markamızla GDO’suz Türk pamuğunun ve ülkemiz pamuklarından üretilmiş pamuklu tekstil ürünleri dünya genelinde tanınmasını he[1]defliyoruz. Aynı zamanda, küresel nihai tü[1]keticiler nezdinde fark edilmesini sağlamayı amaçlıyoruz. Attığımız bu adımla küresel piyasalarda ayrıcalıklı bir marka yaratarak, Türk pamuğunun dünyadaki rekabet şansını artıracağımıza ve sürdürülebilir pamuk üretimine katkı sağlayacağımıza inanıyoruz” dedi.

“İPUD, pamuk tedarik zincirinin tüm kurumlarını kapsıyor”

İyi Pamuk (BetterCotton) Standardı’nın sürdürülebilir tarımsal üretimin en temel ilkeleri olan su koruyuculuğu, toprak sağlığı, zirai ilaç ve entegre zararlı yönetimi, biyolojik çeşitliliğin korunması, lif kalitesi ve insana yakışır iş koşullarının sağlanması gibi temel altı ana ilke çerçevesinde detaylandırılmış kriterleri içerdiğini belirten İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) Genel Müdürü Şükran Bayçura, “Pamuk tedarik zincirinin tüm kurumlarını kap[1]sayan İPUD, pamuk üretiminin çevresel, ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilir olduğu bir Türkiye vizyonuyla, İyi Pamuk (BetterCotton) Standart Sistemi’nin Türkiye’de uygulanmasından sorumlu” diye konuştu.

“Türkiye sürdürülebilir pamukta sayılı ülkelerden biri”

Tekstilde organik pamuk gibi sürdürülebilir elyaf ve hammadde kullanımını artırmayı amaçlayan, bu yönde standartlar, pazar raporları ve sektörün birlikte hare[1]ket etmesinin yolunu açacak etkinlikler düzenleyen Textile Exchange; 2022 organik pamuk pazar raporu, Organic Content Standardı (OCS) ve Textile Exchange’in sürdürülebilir pamuk stratejisi hakkında katılımcılarla bilgi paylaştı. Textile Exchange EMNA ve Orta Asya Bölge Temsilcisi Ömür Süner, “Türkiye bu sene dünyada organik pamuk elyafı üretimin hacminde ikinci sıraya yükseldi, dolayısıyla global tekstil pazarında ülkemiz sürdürülebilir pamuk ve konfeksiyon üretiminde sayılı ülkelerden biri oldu” dedi.

“Sürdürülebilir pamuk üretimi daha çok ele alınmalı”

Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü (BZMAE), Dünya Pamuk Günü kapsamında gerçekleştirilen etkinliğe, “Pamukta Entegre Zararlı Yönetimi ve Alternatif Yöntemler” konulu atölye çalışmasıyla katıldı.

Biyoteknik mücadele konusunda araştırmalar yapan BZMAE, Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün dört adet Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü’nden biri olarak Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteriyor. BZMAE bitki hastalık ve zararlıları ile mücadelede; kültür bitkilerinde zararlı organizmaların teşhisini, yayılışlarını, yoğunluklarını, ekonomik zarar düzeylerini tespit etmek, biyolojilerini, biyoekolojilerini ve epidemiyolojilerini inceliyor. En etkili ve ekonomik mücadele metotlarını ortaya koyuyor ve uygulama kuruluşları aracılığıyla üreticiye iletiyor. BZMAE’nin, Dünya Pamuk Günü kapsamında yaptığı atölye çalışmasında, pamuk üretiminin daha çok ele alınması gereken bir konu haline geldiği vurgulandı.

Endüstri ve Süs Bitkileri Zararlıları ve Hastalıkları Laboratuvarlarında görev yapan Dr. Seher Tanyolaç ve Biyolojik Mücadele Bölümü'nden Fatma Işık Gülsoy, son yıllarda etkisi daha çok hissedilen iklimsel değişiklikler ve Ekonomik Zarar Eşiği (EZE) dikkate alınmadan yapılan pestisit uygulamalarının zararlı popülasyonunda artış, epidemi riski oluşturma, dayanıklılık sorunları ve çevre kirliliği gibi sorunlara yol açtığını belirttiler. Ayrıca pamuk unlu biti gibi yeni zararlıların da ortaya çıkması ile sürdürülebilir pamuk üretiminin daha çok ele alınması gereken bir konu haline geldiğini ifade ettiler.

Zararlılarla mücadelede dikkatle üzerinde durulması gereken bir konu olarak entegre zararlı yönetimini anlatan Tanyolaç, entegre mücadelenin önemi konusunda bilgilendirmeler yaptı, biyolojik mücadelenin entegre zararlı yönetimindeki yeri, zararlılara karşı tuzak kullanımı ve alternatif mücadele yöntemlerini anlattı.

Gülsoy da, pamuk tarlalarında görülen yararlı böcekleri tanıtarak yararlıların korunması ve tarlada popülasyonlarının artırılması konusunda alınabilecek tedbirlerle ilgili katılımcıları bilgilendirdi.

Entegre zararlı yönetiminde yer alan, izleme amaçlı kullanılan tuzaklar, zararlılar bazında görsel olarak tanıtıldığı ve nasıl kullanılacağı, zararlı ile mücadelede önemi konusunun ele alındığı etkinlikte, alternatif mücadele yöntemleri, pamukta zararlılara karşı kullanılabilecek tuzak bitkiler, yararlı böceklere barınak sağlayacak bitkilerin kullanımı, kuşlardan yararlanma gibi konularla ilgili bilgilendirmeler yapıldı.

Lif Kalitesi ve Kontaminasyon Atölyesi, Nuri Uz anısına gerçekleştirildi

Türk pamuk sektörünün duayenlerinden olan ve geçtiğimiz Nisan ayında hayatını kaybeden Nuri Uz, Dünya Pamuk Günü’nde adına düzenlenen Lif Kalitesi ve Kontaminasyon Atölyesi ile anıldı.

Dünya Pamuk Günü etkinlikleri kapsamında sektörü ilgilendiren önemli konularda atölye çalışmaları da gerçekleştirildi. Bunlardan biri de Türk pamuk sektörünün duayenlerinden Nuri Uz anısına düzenlenen Lif Kalitesi ve Kontaminasyon Atölyesi oldu. Nuri Uz’un birçok platformda önemini vurguladığı ve anlatmaya çalıştığı lif kalitesi ve kontaminasyon konuları Uz Pamuk firma yetkilisi

Ferruh Mehmet Uz tarafından anlatıldı.

Pamuğun toplanması esnasında yabancı maddelerin pamuğa karışması ile birlikte sonraki proseslerde iplik, kumaşta yabancı madde miktar ve sayısının fazla olmasıyla fireler olduğunu söyleyen Uz, “Bu durum hem ürün kalitesi hem de fire oranını artırıyor. Pamuk toplanırken kullanılan malzemeler, tarlada pamukları toplamaya başlamadan önce kontrol edilip temizlenmeli. Özenli çalışma ve kontrolün arttırılması kontaminasyon riskini azaltır. Kontaminasyonun sıfıra indirilmesi mümkün olmasa da minimuma indirilebilir. Pamuğun nerede üretildiği bilgisi müşteriler tarafından isteniyor. Kontaminasyonun sık rastlanması uzun vadede yerli pamukların müşteriler tarafından talep

edilmemesine sebep olabilir” diye konuştu.

Nuri Uz kimdir?

Türkiye’de tekstil sektörünün gelişimi için bir ömür veren Nuri Uz, 1958’de Manisa’da dünyaya geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu olan Nuri Uz, 1983’te aile bireylerinin ortaklığıyla pamuk ticaretine başladı. 1994’te Uz Ailesi’nin ortaklığında, Uz Pamuk Ticaret ve Tekstil Sanayi A.Ş. kuruldu. 1995’te pamuk ipliği üretimine başlayan şirket. İzmir Torbalı’da günlük 3 ton kapasiteli fabrika yatırımı yaptı. Sonrasında ilave yatırımlarla günlük 10 ton kapasiteye ulaştı. 2006’da iplik üretimi yanında örme kumaş üretim tesisi yatırımı yapan Uz Pamuk, günlük 6 bin 500 kg örme kumaş üretimi yapıyor. Firma pamuk ticaretini de sürdürüyor. Sivil toplum kuruluşlarında uzun yıllar aktif görevler üstlenen Nuri Uz, 2008’de Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği denetim kurulu üyesi oldu. 2010 ve 2014 yıllarında ETHİB yönetim kurulu üyesi seçilen Uz, 2018 ve 2022 yıllarında ETHİB yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevlerini üstlendi. Pamuk rekoltesi komisyonlarında aktif yönetim kurulu üyesi olarak çalışan Uz, İzmir Ticaret Borsası’nda da geçmiş yıllarda meclis üyesi olarak yer aldı, İyi Pamuk Uygulamaları Derneği ve Ulusal Pamuk Konseyi’nde görevlerini de sürdürüyordu. Nuri Uz, pamuk sektörü için gece[1]gündüz çalışan, tekstil sektörünün gelişiminde çok büyük katkıları olan bir sanayici ve ihracatçıydı. Türk pamuk sektörünün duayenlerinden Nuri Uz, 22 Nisan 2022’de hayatını kaybetti.

Türkiye’nin toplam pamuk lisanslı depoculuk kapasitesi 71 bin 500 tona çıktı

Türkiye’nin pamukta lisanslı depoculuk kapasitesi Ege Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk A.Ş.’nin (ELİDAŞ) geçtiğimiz günlerde hizmete aldığı 18 bin tonluk ek kapasitelik yatırımıyla 71 bin 500 tona çıktı. Pamuk lisanslı depoculuk sektörünün gelişimiyle birlikte üretici, yatırımcı ve sanayici kesimlerinin, depolama, sigorta, finansman ve güvenli ticaret noktalarındaki gereksinimlerine çözüm üretildiğini vurgulayan ELİDAŞ Genel Müdürü Ahmet Özlü, “Türkiye’de pamuk lisanslı depoculuk faaliyeti gösteren 3 firma var. Kuruluş izni almış yatırım sürecindeki toplam 114 bin 500 ton kapasiteli 5 firmanın eklenmesiyle toplam kapasite 186 bin ton seviyesine ulaşacak” dedi.

ELİDAŞ’ın lisanslı depoculuk yapmak üzere 2011’de kurulduğunu, 2013’te hizmet vermeye başladığını belirten Özlü, “ELİDAŞ, ilgi çekici bir ortaklık yapısına sahip. İzmir Ticaret Borsası liderliğinde, Balıkesir, Söke, Gaziantep, Ödemiş, Manisa, Turgutlu, Salihli, Alaşehir olmak üzere 9 ticaret borsası, Borsa İstanbul A.Ş., İş Yatırım A.Ş., TSKB A.Ş., DenizbankA.Ş., Takasbank A.Ş, TARİŞ Pamuk ve Üzüm Birlikleri ve Edekataş (Ege Denetim Kalite Analizleri Araştırma Geliştirme Ve Depolama Hizmetleri) olarak sektörün paydaşlarınının önemli bir kısmını kapsayan 17 tüzel kişi ortağı var. Üreticiyi birlikler, finansal sektörü bankalar, ticari tarafı ticaret borsaları, ELÜS (Elektronik Ürün Senedi) kıymet işlemleri ve kredilendirmede banka – aracı kurumlar, ELÜS işlemleri açısından saklama ve takas kurumu ve nihayet ELÜS alım satım tarafında borsalar temsil ediliyor” diye konuştu.

“Türkiye’nin ilk ELÜS ihracını gerçekleştirdi”

ELİDAŞ’ın kuruluşundan itibaren sektörün yenilikçi yüzü olduğunu dile getiren Özlü, “2013’te ülkemizin ilk ELÜS ihracını gerçekleştirdik. Bunun sonrasında, bakanlıkça fiziki ürün senedi ihracı uygulamasına son verildi. Mahlıç pamuk sahiplerinin ürünlerini ELİDAŞ’a teslim etmesi sonrasında, ürünlerin miktarı ve nem oranı belirlenip, fiziki kontrolü yapılarak teslim alınıyor. Numune alınması sonrasında yetkili sınıflandırıcı laboratuvarlarca analiz gerçekleştirilerek, pamukların kalite gruplarını belirleyen analiz raporları oluşturuluyor. ELİDAŞ bu raporlardaki kalite gruplamaları ve miktarlar doğrultusunda, MKK (Merkezi Kayıt Kuruluşu) nezdinde Mudilerin (ürün sahibi) aracı hesaplarında ELÜS oluşturulma sürecini işletiyor. MKK, ELİDAŞ’tan gelen talep doğrultusun[1]da mudinin aracı kurumlar nezdindeki yatırım hesaplarında kıymetleri oluşturarak süreci tamamlıyor. Böylece fiziki olarak ELİDAŞ depolarında stokta bekleyen mahlıç pamuklar karşılığı olarak mudi yatırım hesaplarında aynı miktarda ELÜS kıymeti saklanıyor, emtianın kaydileşmesi (menkul kıymetleşme) sağlanıyor” ifadelerini kullandı.

ELÜS kıymetlerinin TÜRİB platformlarında alım satıma konu edilebildiğini, böylece sektör aktörleri yanında sektör dışı yatırımcıların da pamuk emtiasına yatırım yapmasının önünün açıldığını söyleyen Özlü, “ELİDAŞ diğer yandan, fiziki uzlaşmalı pamuk vadeli kontratlar için fiziki teslim noktası işlevini yerine getiriyor.” açıklamalarında bulundu.